Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde Asistan Hekimler Ağır ve Kronik Sorunlar Yaşıyor!
BSHA / VAN – Hekim Birliği Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Dr. Burak Taşdemir ve Doğu Anadolu Şubesi’nin katılımıyla, hastanede görev yapan asistan hekimlerin yaşadığı ağır ve kronik sorunları kamuoyuyla paylaşıldı.
Haklarımız var, talep ediyoruz, vazgeçmiyoruz!
Taşdemir, konuşmasında şu ifadelere yer verdi, “Bizler, sağlık sisteminin ağır yükünü omuzlayan ve aynı anda hem nitelikli uzmanlık eğitimi almaya hem de kesintisiz sağlık hizmeti sunmaya çalışan asistan hekimleriz. Uzun süredir güvencesiz çalışma koşulları, yetersiz altyapı ve malzeme, artan iş yükü, şiddet riski ve ihlal edilen özlük hakları nedeniyle hem mesleki hem de insani sınırlarımız zorlanmaktadır. Yaşanan bu sorunlar yalnızca biz sağlık emekçilerini değil, doğrudan halkın güvenli, nitelikli ve erişilebilir sağlık hizmeti alma hakkını da tehdit etmektedir. Eğitim hakkımızın sistematik biçimde göz ardı edildiği, hasta güvenliğinin risk altına girdiği ve verilen sözlerin tutulmadığı bu koşullar artık sürdürülemez bir noktaya ulaşmıştır. Bugün burada, yalnızca kendi haklarımız için değil; etik, güvenli ve nitelikli bir sağlık sistemi için yaşadığımız sorunları kamuoyuyla paylaşmak ve yetkilileri sorumluluk almaya davet etmek üzere bir aradayız. Taleplerimiz karşılanmadığı takdirde meşru mücadelemizi büyütmeye devam edeceğiz.

Haklarımız var, talep ediyoruz, vazgeçmiyoruz!”
Asistan Hekimlerin Çalışma Koşullarına ve Sağlık Hizmetine İlişkin Sorunlar
Polikliniklerde muayene edilmesi gereken hasta sayılarının fazlalığı hastalara nitelikli muayene için yeterli süre ayrılmasını engellerken, eğitim sürecindeki asistan hekimlerin akademik ve bilimsel gelişimini de ciddi biçimde sekteye uğratmaktadır.
Hastanemizde araştırma görevlilerinin tez çalışmalarını yürütebileceği, ilgili branşların güncel kaynaklarına erişebileceği, teknolojik altyapısı güçlü bir kütüphane bulunmamaktadır
Birçok bölümde eğitim seminerleri yalnızca asistan hekimlerle sınırlı kalmakta; öğretim üyelerinin eğitim sürecine aktif katılımı yetersiz olmaktadır.
Servisler ve yoğun bakım üniteleri gibi kontrollü alanlara hastane personeli dışındaki kişilerin denetimsiz erişimi ile ziyaret saatleri ve ziyaretçi sayısına ilişkin düzenlemelerin yetersizliği, çalışma düzenini bozmakta ve hasta sağlığını tehlikeye atmaktadır.
Acil servis gibi yüksek riskli birimler dahil olmak üzere hastanenin hiçbir biriminde etkin ve işlevsel bir şiddet önleyici sistem bulunmamaktadır. Teknik donanım (dedektör vb.) ve güvenlik personeli eksikliği, çalışma alanlarımızı can güvenliğimizin tehlikede olduğu mekânlara dönüştürmektedir.
Hastanede tanı ve tedavi süreçlerinde kullanılan sarf malzemeleri ile temel tıbbi ekipmanlarda eksiklikler bulunmaktadır. Günlük kullanım için gerekli hijyen ve koruyucu malzemelerin yetersizliği, hizmet sunumunu aksatmakta; tüm birimlerde enfeksiyonların önlenmesine yönelik uygulamaların etkinliğini azaltmaktadır. Bu durum hem sağlık çalışanları hem de hastalar açısından risk oluşturmaktadır.

Pediatri gibi temel branşlarda yan dal birimlerinin bulunmaması, mevcut yan dalların ise ciddi imkân eksiklikleriyle çalışması; hem halkın nitelikli sağlık hizmetine erişimini hem de hekimlerin eğitim süreçlerini olumsuz etkilemektedir. Özellikle yenidoğan yoğun bakım ünitelerindeki yetersizlikler hayati riskler doğurmaktadır. Çevre il ve ilçelerden gelen, acil doğum ve yenidoğan bakım ihtiyacı olan gebeler ile bebeklerin, yenidoğan transport ambulansı ve uzman personel gibi hayati altyapıların sağlanmadan, yalnızca “acil çıkış” kararı ile sevk edilmesi kabul edilemez bir uygulamadır. Bu durum, en temel hasta hakları olan yaşam hakkı ve güvenli sağlık hizmeti alma hakkını ihlal etmekte, hasta ve bebekleri ölümcül risklere maruz bırakmaktadır. Tüm sağlık yöneticilerinin, bürokratik kolaylıkları değil insan hayatını merkeze alan; etik, güvenli ve sürdürülebilir bir sevk sistemini kurmak gibi tartışmasız bir sorumluluğu bulunmaktadır. Yetkilileri, yalnızca istatistiksel verilerle övünmek yerine sahada yaşanan bu gerçekliği görmeye, sorumluluk almaya ve acilen somut çözümler üretmeye çağırıyoruz.
Hastane içerisinde ne sağlık emekçilerinin ne de hastaların günlük temel ihtiyaçlarını karşılayabileceği, kısa süreli de olsa soluklanabileceği bir kantin bulunmamaktadır.
Yemekhanede hazırlanan yemeklerin sunumunda zaman zaman hijyenle ilgili aksaklıklar yaşanmakta; bazı birimlerde görev yapan personele yemek ulaştırılmasında güçlükler görülmektedir. Akşam nöbetlerinde sunulan yemeklerin niteliğinin iyileştirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Hijyenik ve yeterli besin değerine sahip yemeklerin üretilmesi çalışan sağlığı açısından hayati önemdedir.
Uzun süredir devam eden hastane ek bina inşaatı nedeniyle hem çalışanların hem de hastaların faydalanacağı imkânlar gecikmektedir. İnşaat sürecinin yarattığı gürültü ve görüntü kirliliği ciddi bir sorun olup, sürecin hızlandırılması gerekmektedir.
Doktor dinlenme ve çalışma odalarında bulunan koltuk ve sandalye gibi malzemeler kullanıma uygun olmayıp ergonomik açıdan ciddi sorunlar barındırmaktadır.
Mesai sonrasında yoğunlaşan özel vaka kabulü, sağlık personelinin (hemşire, asistan vb.) mesleki gelişimlerini ve standart güncellemelerini sekteye uğratmaktadır.Mevcut kadronun özel vakalara odaklanmak zorunda bırakılması, acil gelen vakalara ve diğer rutin hizmetlere ayrılması gereken personel sayısını azaltmaktadır. Bu da acil vakalara müdahale sürelerinin uzamasına ve tüm hastalar için hizmet kalitesinin baskı altına girmesine yol açmaktadır
Nöbet sonrası izin uygulamalarında birimler arasında farklılıklar oluşması, bazı birimlerde mağduriyetlere yol açmaktadır. Nöbet ertesi izinlerin ilgili mevzuatta tanımlandığı şekilde tüm birimlerde eksiksiz uygulanması gerekmektedir.
Özellikle uzun süreli tedavi gören hastaların bulunduğu servislerde, tedavinin bir parçası olarak hastalara uygun sosyal alanlar oluşturulması gerekmektedir.
Sözleşmede net bir şekilde 19 Aralık 2025 tarihinde promosyon ücretlerinin ödenmesi ilgili banka tarafından taahhüt edilmesine rağmen keyfi gerekçelerle süreç geciktirilmiştir.
Asistan hekimler olarak nöbet ertesi izin hakkı, nitelikli uzmanlık eğitimi, güvenli çalışma ortamı ve insanca yaşayabileceğimiz ücret artışı için uzun zamandır mücadele ediyoruz. Hastanenin hizmet yükünün büyük kısmını omuzlayan, aynı anda hem eğitim almaya hem de etkin sağlık hizmeti sunmaya çalışan asistan hekimlerin ücretleri yoksulluk sınırının altında kalmaktadır. Dahası; hak edilen ödemelerin zamanında yatırılmaması bu adaletsizliği derinleştirmekte ve ciddi mağduriyetlere yol açmaktadır. Üstelik yanı başımızdaki eğitim ve araştırma hastanesinde görev yapan meslektaşlarımızla yapılan ek ödemeler arasındaki belirgin fark, aynı işi yapan hekimler arasında kabul edilemez bir ücret adaletsizliği yaratmaktadır.
Başta Rektörlük Olmak Üzere İlgili Tüm Yöneticileri Sorumluluk Almaya Davet Ediyoruz
Buradan başta üniversite rektörlüğü olmak üzere ilgili yöneticileri sorumluluk almaya davet ediyoruz. Sayın Rektör tarafından yaklaşık bir yıl önce asistan hekimlere bizzat iletilen iyileştirme ve düzenleme vaatlerinin büyük bir kısmı bugüne kadar hayata geçirilmemiştir. Verilen sözlerin tutulmaması, sorunlarımızın ötelenmesi ve yapısal eksikliklerin görmezden gelinmesi hem çalışma barışını zedelemekte hem de sunulan sağlık hizmetinin niteliğini doğrudan etkilemektedir. Bizler, yalnızca kendi özlük haklarımız için değil, nitelikli sağlık hizmeti ve sürdürülebilir bir eğitim ortamı için bu sorunları dile getiriyoruz. Yetkililerden beklentimiz; taleplerimizin muhatapsız bırakılmaması, verilen sözlerin gecikmeksizin yerine getirilmesi ve sorunlara kalıcı, şeffaf ve somut çözümler üretilmesidir. Aksi halde, demokratik ve meşru haklarımızı kullanmaya devam edeceğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz. Toplum için, nitelikli ve iyi hekimlik için buradayız, burada olmaya devam edeceğiz. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)